28 Haziran 2013 Cuma

TELEVİZYON VE BİZ

TELEVİZYON VE BİZ
            Bütün sorunların çözümü “acaba nerede sorun var?” penceresinden bakılarak görülebilir. Biz de şimdi acaba hayatın akışı ne yönde ve nasıl olmalıdır sorusuyla başlayabiliriz. Hayatın akışı kendi elimizde mi, bu akışın yönü acaba doğru yönde mi diye zihnimizi kurcalayarak başlayabiliriz. Bu bölümümüzde ise hayatın önemsiz bir aracı gibi görünen ama aslında hayatın büyük bir bölümünü kapsayan televizyon üzerine ayıracağız.
            Tv lerin günlük hayatımıza etkisi acaba nedir? Acaba tv lerhangi ihtiyaca binaen üretilmişlerdir? Sorularıyla başlarsak geçtiğimiz yada geçirdiğimiz yolları yeniden anlamlandırmış olabiliriz. Diğer birçok buluş gibi tvlerde görünmeyeni görebilmek amacıyla üretilmiştir. Yani gözümüzün göremediği uzaklıktaki ya da perde arkasındaki görüntüleri bizim için ve bize göre göstermek amacıyla tasarlanmıştır. Bilinenin aksine tvlerin babası radyolar değil çok daha eski bir buluş olan dürbünlerdir. Savaş gemileri deniz altındaki tehlikeleri görebilmek için merceklerin görüntülediği görüntüler radyo frekanslarına çevrilerek yine bu frekanslar da mercekler yoluyla görüntüye çevrilerek ilk tv görüntüsü elde edilmiştir. Ayrıca tv ler yeni sanayinin tanıtımı, daha geniş kitleler aynı anda propaganda ulaştırma görevleriyle de beslenerek sanayi devrimi sonrası bilgi çağının en byük ateşleyicisi oluvermiştir. Bilgi çağının diyorum çünkü bilgi kitlesel anlamda en inandırıcı şekliyle tv lerle yayılmıştır. Bügün bilgi çağının başlangıcı olarak bilgisayarlar gibi görünse de aslında bilgisayar ve internet daha çok tek yönlü iletişim kurabilen araçlardır. Bilgisayar ve internetle insanlar yalnızca istedikleri şeye ulaşmak isterler ve yine de ulaştıkları bu bilgiye tam olarak da güvenmezler. Oysa tv ler yalnızca karşı tarafın söylemek ve hissettirmek istediği şeyleri söylediği gibi onların duygularına da hitap ederek inandığı değerleri fark ettirmeden şekillendirebilir. İnternet daha çok üretim tüketim ilişkileri anlamında bir değer ifade eder. Ancak tv ler üretim ve tüketimden çok daha öte ilişkileri etkileyebilir ve yönlendirebilir. Birçok internet ve bilgisayarın icadıyla tv lerin sonunun geleceğini de söylediler. Oysa tam tersine bu buluş tv üreticilerini daha yeni buluşlara sevk ederek onların daha canlı kalmasına sebep olmuştur. İnsanlar ne olursa olsun hep en son teknoloji tv lere sahip olmak istemişlerdir. Çünkü tv lerin bilgisayar ve internetten farklı ve en üstün yönü insan duygularına hitap etmesidir. İnternet ve bilgisayar ise daha çok insanların kullanılmış duygularının ifade edildiği bir mecra haline gelmiştir. Bu da doğal bir döngü olarak algılanmış ve bu araçların üreticileri tv lerle verdiklerini internet yoluyla almayı öğrenerek kendi pazarlarını daha da iyi öğrenmeye başlamışlardır. Evet şu an en çok izlenme oranları takip edilerek toplumun ruhsal eğilimleri ölçülürken diğer yandan da internette en çok ifade edilen terimler ölçülerek toplumun çıkar eğilimleri kolayca takip edilmektedir. Bu bilgileri elbette toplumun tüketim eğilimleri sürekli takip edilerek “her şey insan için ve insana göre” sloganı üreticilerin istikrarlı bir kazanç yolu izlemelerini sağlamaktadırlar.
            Tv ve interneti karşılaştırmamın amacı tv lerin tüketimde hep öncü birlik görevini gösterdiğini bir nebze olsun nazara verebilmektir. Asıl konumuz ise tv ler yoluyla nasıl bir toplum oluşturulmak istendiğidir. Bu konuya yine en baştan başlayarak acaba ilk tv programı nedir sorusuyla başlayabiliriz…………….. herkes her akşam ve büyük çoğunluğu gündüz de olmak üzere tv leri takip etmektedir. Tv leri zenginler daha az izler oysa onların işlerinin çoğu ücretli işçileri tarafından takip edilir. En çok izleyenler ise orta ve alt gelir gurubu insanlardır. Oysa para kazanmak için en çok onların yapılacak işi vardır. Zengin sınıfı boş zamanlarını para harcayarak sosyalleşme ve egolarını tatmin edebilir. Ancak alt gelir gurubu sosyalleşmek ve egolarını tatmin etmek için en ucuz yönü yani tv leri tercih eder. Oysa sabahtan akşama kadar emeğini satarak para kazanan alt sınıf, boş zamanlarını da tv izleyerek satar ve karşılığında geçici bir haz yaşayarak günü tamamlar. Bu gerçeklik ise üretici ve merkezi sistemin hep cazibesini çekmiştir. Zenginlere parayla sattıkları ayrıcalıkları tv lerle alt sınıfa da pazarlayarak tüm roplumu kaz gibi yolmaya devam etmektedirler. Kısacası tv lerle daha iyi nasıl bir tüketim toplumu oluşturulur gün be gün toplumun nabzına göre şerbet verilerek istikrarlı bir tüketim toplumu oluşturulur. Toplum tüketmek zorundadır. Çünkü toplumu bir arada tutan idari ve sanayi üretim merkezleri istikrarlı bir şekilde beslenebilmelidir.
            Tv ler en önemli toplum biçimlendirme aracıdır. Genel kesim tüm boş zamanlarını tv karşısında sessiz yaşayarak geçirir. Üstelik bu yaşam onlar için zahmetsiz ve keyiflidir. Oysa milyonlarca insan her akşam aynı etkiye maruz kalarak farkında olmadan ortak bir birliktelik oluştururlar. Bu birliktelik duygusal ve önemi oldukça yüksek bir birlikteliktir. Böylece her an bu birlikteliğe katılabilecek insan sürekli kendini buna maruz bırakarak aslında görmek istediğini değil görmesi gerekenler arasından o anki duygularına uygun programı seyreder ve içindeki başarma, en farklı olma, üstün olma, hep mutlu kalma, zor olanın üstesinden gelme gibi insani birçok duyguyu yaşar ve boşalır. Oysa bu özellikler insanın gerçek hayatında uygulansa toplumsal yapıya büyük zarar verir. Ancak insan yine bunu en zahmetsiz şekilde yalnızca kendi beyninde yaşayış bu duygularını laşkalaştırıp yok ettiği için toplumun düzeni için en mülayim seviyede bırakılmıştır. Şiddet öğrenilen bir davranış biçimi olduğu için insanların şiddet içerek programlar izlemesi bazı aydın kesim tarafından zararlı görülmüştür. Oysa bir programdaki bir rol modeli bütün izleyiciler model olarak alır. Bunların tamamına yakını şiddet duygusunu izlediği programla absorbe eder ve doğal olarak yaşaması gereken adrenalin salınışını yapay şekilde yaşayarak topluma zarar vermekten alıkonur. Örneğin herhangi bir aksiyonu yapay olarak yaşayan vücut düzenli olarak insanın gadap hissini uyandıran hormonları azaltır böylece doğal bir aksiyonla karşılaşan insanın vücudu öncekinden çok ta fazla bir hormon hareketlendirmeyeceği için bütünlüğü bozucu tepkilerden zamanla vazçme eğilimi izler. Örneğin şehirde ve köyde yaşayan çocukların yaradılış olarak şiddet eğilimleri aynıdır. Ancak şehirdeki çocuk şiddeti yapay yaşamaya şartlandırılmış, köydeki çocuk ise hep doğal olarak yaşamaya şartlanmıştır. Böylece her ikisi bir araya geldiği için köylü çocuk daha bir barbar davranış gösterme eğilimindedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder