PERA MÜZESİ, “KESİŞEN DÜNYALAR: ELÇİLER VE RESSAMLAR” SERGİSİ
Suna ve inan kıraç Vakfı Koleksiyonunda yer alan Kesişen Dünyalar; Elçiler ve Ressamlar sergisinde Osmanlı devletine gelen elçilerin saray, saray hayatı, giyimleri, İstanbul portreleri ve meşhur elçi karşılamaları yer almaktadır. Elçilerin gemilerle ve alaylarla görkemli karşılanma portreleriyle doğunun ihtişamı ve egzotizmi anlatılmak istenmiştir. Sergide elçilere verilen önem, elçilerinse doğuya kendilerini oldukça yakın ve samimi duruşları göze çarpmaktadır. Fransız elçisi Vergennes Kontu ise ressamına kendisi, eşinin ve kızının Turquerie modası uyarınca Osmanlı giysileri içinde portrelerini yaptırırken doğulu bir pozda betimlenmiş ve ilgilerini ve hayranlıklarını açıkça betimlenmiştir.
Elbette ki elçilerin ressamlarıyla ülke ziyaretleri yalnızca resmi ziyaretlerini görkemli bir şekilde betimlemek istemelerinden değil bunun yanında kendilerinden farklı ve büyük gördükleri bir uygarlık karşısındaki hayranlıkları, bu uygarlığı tanıma merakları, gündelik hayattan İstanbul manzaralarına kadar belgeledikleri çağları ile kendi sanat ve kültür kaynaklarını zenginleştirmeye çalışmışlardır. Savaş, ittifak arayışları, ticaretin geliştirilmesi ve statü çatışmaları yaşanan yoğun diplomatik trafiğin en önemli nedenleridir. Geniş bir coğrafyaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu özellikle 19. yüzyıla kadar diğer ülkelere gönderdiğinden daha fazla elçiyi kabul etmiş, gelen elçileri kendine özgü gelenekler uyarınca ağırlamıştır. Batılı elçiler Osmanlı'nın İstanbul başta olmak üzere kentlerini, toplumsal yapısını, geleneklerini, idari ve askeri yapısını belgeleme ihtiyacıyla hareket etmiş; geri dönerken hazırladıkları raporların yanı sıra, yanlarında götürdükleri hediyelerin ve resimlerin tanıklığından da yararlanmışlardır.
Batıda hayranlık uyandıran bu ihtişam karşısında elçiler kendilerini doğulu kıyafetler içinde betimleterek doğuya olan yakınlıklarını ve samimiyetlerini açıkça göstermek istemişlerdir. Saraydaki karşılanmalarda padişahla beraber büyük bir bürokrat kısmının elçileri karşılamaları elçilerin geldikleri ülkelere ayrı bir prestij katılmaya çalışılmıştır. Güçlü bir devletin nazarında bu kadar ilgi gören yabancı elçiler siyasi yakınlaşmalardan kendilerine pay çıkararak dünya dengesinde söz sahibi olmaya çalıştıkları açıkça görülmektedir. Ancak bu ilgi ve merak batının yükselişi ile yerini batının gerisinde kalmış doğulu imajı yerine bırakmıştır. Ayrıca elçilerin resim hayranlığı ileride kendilerine büyük bir kaynak olarak sanat zenginliklerinde yerini almıştır, bir yandan da iki ülke arasındaki resmi yakınlığın tarihi belgelenerek ülkeler arası tarih bağı kurulmaya çalışılmıştır. Elçi ve ressamlar bu yapıtları kendi ülkelerine götürerek ziyaret ettikleri ülkeyi gündelik yaşamdan manzara resimlerine kadar portrelerle tanıtarak asli görevleri yanında iki ülke arasında köprü vazifesi görmüşlerdir. Elçiler ve ressamlar dönemin canlı ve en güvenilir köprüleri olmuşlardır siyaset sahnesinde. Elçilerin iki ülke arasında diyalog köprüsü olmaları ile ressamların iki ülkeyi tanıtan portreleri ülkelerin birbirini daha yakından tanımalarına sebep olmuşlardır. Dünya muvazenesindeki güçlerin birbirlerini daha yakından tanıtarak yakınlaştırmaya çalışmışlardır.sergideki portreler o yıllardaki batının Osmanlıya bakışın açık şekilde bilgi vermektedir. 17. yüzyılda doğuyu gözlerinde ne kadar büyüttükleri, ancak 19. yüzyılda batının gerisinde bir doğu portresi bize açıkça ülkelerin siyasi bakış açılarını anlatmaktadır.
Dönemin en iyi tanıtım ve samimiyet aracı resimler yabancı kültürlere meraklı usta ressamlarca adeta yüzyıllar sonra yeniden hayat bulmuş bizleri tarihin o derin zenginlikleri içinde kaybolmamızı sağlıyor. Elçilerin yanlarında getirdikleri ressamlarla, dönemin zengin kültür ve medeniyetine tanıklık etmek için İstanbul’a gelen ressamlar o günün zorluklarından çok bugüne bırakacakları mirasın hazzından olmalı ki isimleri ile değil yaptıkları resimlerle anılmışlardır. Oysa gördüğüm birçok resimde portrenin bir köşesinde sanatçısının adı gösterişli bir şekilde nakşedilirken, bu sergideki ressamların böyle bir gayretlerinin olmadığını, amaçlarının tarihe ışık olmak, kaynaklık etmek olduğunu gördüm. Beklide resimlerin etkileyici olmasının sebebi konusunun asıl amacı dışına çıkmaması ve isimlerin markalaştırılmaya çalışılmamasındandır. Sergideki bir başka ressam arkeolog ve bürokrat Osman Hamdi Bey ise kendi döneminin açmazlarını resimlerinde ustaca betimlemiştir. Portrelerinde çoğunlukla kadın ve cami temaları işlenmiştir. Bir tarafta batı hayranlığı ile modernizmin temsilcisi kadınlar, diğer tarafta geleneğin ve tutuculuğun temsilcisi camiler resimlerinde sık sık geçmektedir. Bizlere dönemin gündelik hayatı, anlayışı ve bakış açısını ustaca portrelerinde betimlemiştir. Resimlerinde gündelik hayattan ve bakış açılarından çokça bahsettiği gibi “kaplumbağa Terbiyecisi” gibi portresiyle sanatının derinliklerine kaybolmuş ve bakanı girdabında zevkle boğan bir hava oluşturuyor. Resim sanatının kendine has cazibesinin yanında tarihe tanıklık ederek yüzyıllar sonra bizleri çağının yaşam tarzına ve anlayışının nakledildiği portrelerin içine alarak ayrı bir tat veriyor sergideki eserler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder