MODERNİZM
Modernizmin nasıl anlaşıldığı nereden bakıldığıyla beraber değişmekle birlikte 18. yy da Fransız yenilik hareketleriyle birlikte farkındalığı artan bir terim haline gelmiştir. Fontenelle, Baudelaire, Habermas ve Weber gibi döneminin kavramsal düşünce liderlerinin görüş ve tartışmalarıyla, öncelik sanat alanında olmakla birlikte insan merkezli bir değişim arayışının önemsenmesi giderek artmıştır. Bugün bile gelenek ve modernizm tarafları değişim ve gelişimin öncülüğü konusunda yarışmaktadır. Bu arada modernizm her şeyi içine alabilen ve kendi özgün estetik biçimlendirmesiyle geleneksel ve Antik olan her şeyi adeta kendi kabında yeniden şekillendirerek insan aklının saflaştırılmasına kendince yol göstermektedir. Modernizm her şeyi içine alabildiği gibi aslında eski olana veya bugünden önce olan her şeye durağan biçimde kabul etmez ve aklın saf bir estetik bilince ulaşması için tüm kabukların ve tabuların yıkılmasını ister. Bir bakıma estetik bilincin sanata dönüşmesive kalıcı hale gelebilmesi için olanı değiştirmekten çok var olan her şeyi reddederek aklı bir emri vakilikten kurtarıp kendi özünü bulmasını ister. Modernizm ancak sürekli kendi yapısında ileriye dönük bir bilinçle fark edilebileceği için akıl ve aklın yapısı da modernizmin temel bir ilgi alanıdır. Weber bu bağlamda aklı bilim-sanat-ahlak olarak üç bölüme ayırmış ve kendi modernizm tanımını aklın bu bölümleriyle anlamaya çalışmıştır.
Modernizm insanın içindeki el değmemiş saf çocuğun ortaya çıkarılması ve onun bu haliyle temiz tutlması çabası olarak da anlaşılabilir. Modernizmi bu kadar önemli kılan şey ise insanı ve insana ait olanı ortaya çıkarmaya çalıştığı için değişim arzusundaki tüm insanların ilgisini çekmiş ve bilinç seviyesine göre kendi cazibesine herkesin gönlünü alacak estetikle çekici hale getirmiştir.
Ancak modernizm kendi kavramının çıkış kaynağından itibaren sudaki haleler gibi merkezden uzaklaştıkça farklı bir bilinç ve görüntü ortaya çıkmıştır. Merkez noktası olarak kendi toplumunu görmekle birlikte bilinç farkıyla da Fransa’yı hep birkaç adım önde göstermiştir. Modernizmin en zor kabullenilen yanı işte bu kendi üstünlük anlayışından ileri gelmektedir. Çatışmaların ortasında doğan modernizm elbette kendi tarafını da belli edecekti acak en büyük çelişkisi ise yeni olana karşı çıkmamakla beraber kendi yeniliğini hep daha saflaştırılmış görmektedir. Bir diğer çelişkisi ise değişime olan dirençtir. Kendisinin antik çağa ait olan direncini her toplumdan beklemektedir. Oysa diğer toplumlarda çatışmanın alanları ve şiddeti kendi toplumundan oldukça farklıdır. Modernizm aklı kendi tanımlamasıyla anlatmaya çalışmakta oysa diğer toplumlarda akıl farklı deneyimlerdenve bilgilerden beslenmektedir. Dolayısıyla ortaya çıkan bilinçte farklı olmaktadır. Farklı olan ise zenginlik olarak kabul edilmekle birlikte denk ve hele hele üstün kabul edilmemiştir. İnanç-bilgi arzular aklı oluşturmakla birlikte nev-i şahsına münhasır bir bilinç oluşturmakta ve buna bağlı bir estetik bilinci ortaya çıkmaktadır.
Estetik bilinç modernizmi en iyi gösteren bir aynadır. Bu nedenle modernizmin asıl isteği aklı olabildiğince eski olanın etkisinden kurtararak saflaştırmaktır. Estetik bilinç kendini bütün bağlardan kopartarak yalnızca arzuların, yani insana ait olanın ortaya çıkmasını sağlar. Estetik bilincin ortaya koyduğu eser ise her şeyden kurtularak görülmek ve görülmek için her şeyden kurtarmaya çabalar. Böylece modernist bir bilincin kişilerde ortaya çıkmasında vesile olur. Görülen her farklı ve yeni bir estetik anlayış kendi bilincinin üstünlüğünden ziyade modernizmi tanıtmak ve tarihsel bir meta ortaya koymaya çalışır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder