ÇEÇEN GÖÇÜ
Bu makalede Çeçenlerin Türkiye’ye göçünü, bu göçün nedenlerini, göçün tarihçesini, Türkiye’deki Çeçenlerin durumları hakkında bilgiler konfederasyon vakıf konumundaki Kafkas Vakfı ve İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler öğrencisi İ... B... ile yapılan yüz yüze mülakatlar ve Kafkas Vakfınca yayınlanmış makalelerden faydalanılmıştır.
Çeçenistan’ın coğrafi konumu ve bayrağı:
Siyasi durumu:
Çeçenistan özerk cumhuriyeti 1990'lı yılların başında tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasından sonra İnguş-Çeçen Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığını ilan ettikten sonra. İnguşetya’nın referandumla Rusya’ya katılmasından sonra resmi adı İçkerya Çeçen cumhuriyeti oldu. Çeçenistan'ı tanıyan ilk devlet Gürcistan oldu, ve sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile karşılıklı tanıma anlaşmasına imza atıldı. Ocak 2000'de Afganistan tarafından tanındı.
Nüfusu, önemli kentleri:
Nüfusu yaklaşık 1 milyon civarındadır. Nüfusunun büyük bir bölümü Kazakistan, Gürcistan, Azerbaycan, Türkiye, Abhazya, Avrupa ve Amerika’ya göç etmiş durumdadır. Nüfusun yerelde yaklaşık % 36’sı kentte, %64’ü kırsalda yaşamaktadır. Çeçenistan’ın başkenti Caharkala’dır. Bu ad Dudayev’in şehadetinden sonra verildi. Kentin tarihi adı Sölc-ghala (Sölca-kale)’dır. Sovyet döneminde Ruslarca verilen ad “korkunç” anlamına gelen ve Çar İvan Grozni’nin adına izafe edilen Grozni idi. Diğer kentler ise Şali (Çeçence Tela, 1990′da kent oldu), Gudermes (1941′de kent oldu), Argun (1967′de kent oldu), Urus-Martan (1990′da kent oldu)’dır.
Çeçen tarihçesi
Kuzey-Doğu Kafkasya halklarındandır. Kendilerine yaygın olarak Nokhçuoy (Nohçoy) derler. Nakhço "halktan olan kimse" anlamına gelir.
Varlığı bilinen, ama tarihi açıkça aydınlanamayan İber Kavkaz Devleti'nin asıl üyesinin, şimdiki Çeçenlerin ataları olduğu reddedilmemektedir. Tarihte anıları Gargarlar, Duvaylar, Dzurdzuklar, Alaroidler, Cacaniler (tsatsani) Ganariler, Pşavvalar, Khavurlar, Tuşlar, Mohevclar (Mohevtsler) günümüz Çeçenlerinin değişik kabilelerinin adları olarak kabul edilmektedir. Hatta, Kharsur, Pşava ve Tuşların Gürcüleşmiş Çeçen oldukları bilinmektedir.
Nakhçi veya Kiti, Kistü (Gürcülerin Çeçenlere verdikleri ad) adının ilk kez VII. yüzyılda Ermeni tarihçisi M. Kagan-katvatsi, Argvani Tarihi adlı eserinde anılmıştır; aynı tarihçi Çeçenlerin atalarının Ura adlı bir babanın soyu olan Utaoy'dan Sadoy'dan, Gergaroy'dan çıktığını belirtmiştir.
Günümüzde Urartologlar, Çeçenlerin Urartularla akraba olduğunu reddetmemektedirler, hatta Önasya'da devlet kuran Urartuların yukarıda adı geçen Ura'dan neşet ettiğinde de gerçek payı vardır. Hurri- Urartu- Çeçence ilişkisini inceleyenlerce tasdik görmektedir. Gerçekten, yapısı, gramer özellikleri, bütünlüğü ve gramatikal sınıflarıdırıcıları vs. ile Urartuca ile Çeçence birbirine benzemektedir
Önemli liderleri:
Şamil Basayev, Şeyh Mansur, Taymin Biybolt, Boiskhar Benoy, Cahar Dudayev, Zelimxhan Yanderbiyev, Aslan Mashadov, Abdul-Halim Sadulayev, Dokka Umarov, Huseyn Gakayev, Amir Hattab
Göçün tarihçesi:
Yaşanan göçler Çeçen-Rus savaşına paralel olarak yaşanmıştır. 1860’larda 1993’te, 1999’da savaş sırasında yoğun olarak yaşanmıştır. Göçler önceleri karayolu ile yakın yerlere olmak üzere, sonraları uçakla daha uzak ülkelere yaşanmıştır.
Türkiye’ye göç, yerleştikleri semtler:
Türkiye’ye göç 1864’lerde Trabzon’a, 1993 ve 1999’da İstanbul’a olmuştur. İstanbul’a gelen göçmenler önceleri Kadıköy, Ümraniye, Gaziosmanpaşa ve Sultanbeyli ilçelerinde guruplar halinde yerleştirilmişlerdir. Kadıköy’de Devlet Demiryolu’nun atıl durumdaki barakalarına yerleştirilen Çeçenler 2013 yılında toplanarak İzmit-Körfez’de Belediye evlerine yerleştirilmişler. Şu an yaklaşık 2 bine yakın Çeçen Türkiye’de yaşamaktadır.
Yerel halkla ilişkileri:
Yerel halka sempatiyle bakıyorlar, yerel halkın da kendilerine sempati duyuyorlar. Bazen yerel halktan kimseler devlet Çeçenlere fazla sahip çıkıyor diye gıpta etseler de resmi ve vakıf yardımları açıktan yapılamıyor ve bu yardımlar Çeçenlerin gururuna dokunuyor. Halkın kendilerine olan yakınlığı iyi durumda. 2000’li yıllardan beri Türkiye’de olduklarından Türkçeyi iyi derece biliyor ve konuşuyorlar. Hatta yabancı olduğumuz pek fark bile edilmiyor diyorlar. Yerel halk ve vakıflar bayram ve özel günlerde yardımda bulunuyor, çocuk ve gençlere yönelik programlar yapıyorlar. Çeçen gençler daha çok vakıflar aracılığı ile yerel halkla diyaloglarını arttırmış durumda. Ancak artık herkesin mahalle arkadaşı ve okul arkadaşı var ve aralarının iyi olduğunu söylüyorlar.
Bürokrasi ile ilişkileri:
Genellikle ilişkileri vakıflar üzerinden oluyor. Remi bir kimlikleri olmadığından bir vakıf bile kuramıyorlar. Daha önce vatandaşlı elde etmiş Kafkas dernekleri üzerinden ilişki kuruyorlar. Şu sıra yoğun bir vatandaşlık ısrarları ve başvuruları var. Bu işleri yakından vakıflar aracılığı ile takip etmeye çalışıyorlar ve yakın zamanda kendilerine vatandaşlığın verileceğini umuyorlar. Genellikle şu anki hükümete sempati duyuyorlar. Çünkü daha önce hiçbir hükümet Çeçenleri dikkate almamış. Bu hükümet zamanında su-elektrik olan binalara taşınmışlar. Ancak yine de Türkiye’nin Rusya ve Çeçenistan cumhuriyeti ile arasının bozulmaması için Çeçenlere fazla siyasi bir ilgi gösterilmediğinden şikayetçiler. İlişkilerin alttan üste doğru gittikçe azaldığını ve koptuğunu ifade ediyorlar. Yerleştikleri yerlerin bazı idarecileri de Suriye’li göçmenlerin de gelmesiyle göçmenlere olumsuz baktıklarını bunun da kendilerini rahatsız ettiklerini söylemektedirler.
Memleketleriyle İlişkileri:
Memleketlerine Moskova üzerinden ve direk Çeçenistan’a uçakla gidenler oluyor. Gidip gelmeler olduğu gibi oradan evlenip gelenler, tekrar oraya yerleşenler, evleneren Avrupa’ya göçenler var. Ancak Avrupa’da tanıdığı olan az sayıdaki insan Avrupa’yı tercih ediyor. Sürekli memleketle telefonda görüşüyorlar. Orada kalan akrabaları var. Ancak şu an savaş ve göç sonrası olduğu için bazı akrabalardan haber alınamıyor, ilişki kurulamıyor. Zaten nüfusu az ve hemen hemen herkesin birbirini tanıdığını söylüyorlar. Bu nedenle Çeçen olmak aslında akraba olmak anlamına da geliyor.
Memleketlerindeki siyasilerle aralarında mesafeler var. Siyasi idare artık savaş yanlısı değil, Moskova’nın desteğiyle nüfuzunu yerel halka benimsetmiş. Yurtdışındaki Çeçenlerin Rusya ve Çeçenlerin kendi aralarındaki sorunları dile getirerek sorunlu bir hükümet olarak görünmek istemiyorlar. Yurtdışında bu tür açıklama yapanlar hoş karşılanmıyor. Hatta Çeçenistan’dan gelen hükümet adamları göçmenlere baskı kurarak bunu engellemeye çalışıyorlar. Olmazsa kendi hükümlerini uyguluyorlar.
Bir diğer mesele de Rus hükümetinin takibatı. Türkiye’de de olsalar Rus karşıtlığından biraz da olsa çekiniyorlar. Çünkü Rusların ajanları ve siyasi baskısı karşısında zayıf kalıyorlar. Özellikle son beş yılda 6 Çeçenin öldürülmesi karşısında hem siyasi olarak hem hukuki olarak zayıf durumdalar. Rusya 2000 li yıllarında Çeçen mültecilerin sınır dışı edilmesini istemiş ancak Türkiye’deki çeçenler kaçak olduğu için Türkiye mültecimiz yok diye olayı geçiştirmiş. Mülteci olamamanın tek faydasını o zaman gördüklerini söylüyorlar.
Türkiye’deki statüleri, ekonomik ve sosyal durumları:
Türkiye gerek Rusya’yla kötü olmamak için gerekse Avrupa birliğinin dayatması sonucu Çeçem sığınmacıları hukuki olarak mülteci kabul etmemektedir. Ancak 2007’den sonra ikamet kimliğini alabilmişler. Bu yüzden çeçenler kaçak olarak gözükmektedirler. Ancak 2012 yılında İzmir Valiliği’nce vatandaşlık başvuruları alınarak şu an değerlendirme durumundadır. İstanbul gibi sosyal bir şehirden İzmit gibi daha az sosyal bir ile göç ettirilen ve tercih hakkı sunulmayan çeçenler dahada pasifize edilerek yardımlara bağımlı hale getirilmiştir. Devletin şu an her aileye 750TL aylık yardımının dışında öğrenciler bazı vakıflardan burslarla geçinmeye çalışmaktadırlar. Bazı çeçenler ticaret yapmaya çalışmakta ancak şirket kuramayıp yerli firmalarla Rus firmalara aracılık ederek para kazanmayı deneseler de bunu çok az kişi başarabilmiştir. Çeçenlerce Türkiye’de iş kurmak çok zor ve vergiler yüksek. Normal vatandaşın bile ekonomik olarak kendini ifade etmesi zorken Çeçenler yine de her yolu denemeye çalıştıklarını ifade etmektedirler. Çeçenler kaçak durumda oldukları için çalışamamakta, çalışsa bile düşük fiyatlarla çalıştırılmaktadır.
Çocuklar okula kayıt olamamakta misafir öğrenci statüsünde okullarını tamamlamak durumundalar. Liseyi bitiren öğrenciler 1999’dan itibaren Yabancı Öğrenci Sınavı ve misafir öğrenci olarak mülakatla çeşitli üniversitelere girebilmektedirler. Şu an İzmit’te okuyan öğrenciler İstanbul’dan sonra oraya uyum sağlamakta zorluk çekmektedir. İstanbul’da yaşayan üniversiteli öğrenciler ise beraberce kirada oturmaktadırlar. Vakıfların yardımı ve burslarıyla kıt kanat geçinebilmektedirler.
Para olursa her yerde yaşanabileceğini ancak Türkiye’de bunun daha geçerli olduğunu söylüyorlar. Çünkü yerel halk bile ekonomik olarak zayıf. Kendilerine hukuki olarak statü verilmediğinden bağımlı halde yaşamak zorunda olduklarını, şimdi de balığı siz kendiniz tutun dediklerini söylüyorlar. Oysa yılardan beri siyasi haklarımız verilseydi şimdi biz kendi ayaklarımız üzerinde durabilir hatta Türk-Rus-Ukrayna ticaretine köprü olarak çok para kazanabilirdik diyorlar.
Geleneklerini kendi aralarında ev içinde bayram ve düğünlerde yaşamaya devam ediyorlar. Ancak bir yere yerleşik olamadıkları için henüz ye oldukları İzmit’e alışamadıklarını söylüyorlar. Kendi aralarındaki sorunları kendi gelenekleriyle hallettiklerini söylüyorlar.
Evde ve kampta-mahallede hayat:
Evde kadınlar genellikle ev işi yapıyor. Bazıları pazarda el işi satmaya çalışıyor. Çocuklar okuldan arta kalan zamanlarda etrafı bol bol geziyor. Mahalleli ile araları iyi, okul arkadaşlıkları ve gezmeler yapılıyor. Yerel halkla beraber bayramlar gibi özel günlerde topluca bir araya gelebiliyorlar. Bu gülerde diğer Kafkas halkları da bir araya geliyorlar. Erkekler kaçak işçi statüsünde veya kurulan vakıf ve derneklerde çalışıyor. Düğünleri kendi aralarında geleneksel olarak yapılıyor. Bayramlarda yerel halk da misafirliklerine geliyor yardım malzemeleri getiriyor, bazı vakıf ve dernekler gençlere ve çocuklara yönelik programlar yapıyor.
Neden Türkiye’ye göç?
Türkiye’ye genellikle tavsiye üzerine Moskova üzerinden uçakla gelmişler. Daha önceki bazı tanıdıkları vasıtasıyla Türkiye’yi tercih etmişler. Türkiye’nin Müslüman ülke oluşu onlar için başlangıçta cazip olmuş. Ancak Avrupa ve Amerika’ya göç edebilenlerin durumları ve hukuki hakları daha iyi. Buna bağlı olarak kendi ayakları üzerinde durabiliyor ve ekonomik siyasi durumları daha iyi. Genellikle Türkiye olmasa da diğer yerlerin de kendileri için bir gurbet ve vatandan kopuş olduğu için derin bir yara ve bıkkınlık var. Hatta kendilerini tanımlamalarında Çeçen-Rus-Türk fark etmez diyorlar. Ama yine de Çeçen olmak onlar için vazgeçilmez.
Memnuniyet durumu:
Göç etmekten memnun değiller. Çünkü orada bir çoğunun işi ve durumu iyiymiş. Vatanlarından-sevdiklerinden ayrı kalmak da cabası. Burada ayakta kalma mücadelesine devam edeceklerini söylüyorlar. Ancak Avrupa’ya göç edenlerin durumu buradakilere göre daha iyi. Türkiye Avrupa’dan 20-30 yıl ekonomik ve siyasi olarak geride olduğu için kendileri de mecburen geriden başlamak zorunda kaldıklarını söylüyorlar. Ayrıca medyada yer alan çeçen haberlerinden sonra halkın yoğun bir teveccühünün olduğunu bu arada bazı vakıf ve derneklerin Çeçenlerin adını kullanarak para toplamalarından rahatsız oluyorlar. Kendilerinin hukuki kimlikleri olmadığı başka vakıf ve derneklerin himayesinde bu faaliyetlerin yürütüldüğü için bu tip durumların olabildiğini söylüyorlar. Bir diğer konu da Çeçenlerin dinlerine bağlı br millet olmalarından dolayı bazı kesimlerin rahatsız olduğunu bazı insanlarında bundan siyasi rant malzemesi üreterek Çeçenleri kullanabilmelerinden rahatsız olduklarını söylüyorlar. Bunların dışında yerel halkla kaynaşmış ve artık kendilerini buralı hissetmeye başladıklarını söylüyorlar.
Gelecekle ilgili beklentiler:
Yakın zamanda Türk vatandaşlığını alacaklarını düşünüyorlar. Bununla beraber şirket kurup Türkiye-Rusya-Ukrayna gibi ülkelere ticaret yapabilmeyi hayal ediyorlar. Bir çoğu Türçe,Çeçence, Rusça ve az da olsa İngilizce bilmekte oldukları için bu işleri kolaylıkla yapabileceklerini düşünüyorlar. Savaştan insanların yorgun düştüğünü hatta her iki tarafın bazen kendilerinin kullanıldığını düşündüklerini ancak bundan sonra daha tecrübeli yol alacaklarını söylüyorlar. Batılı şirketlerin Çeçenistan’ın yer altı madenlerine göz diktiği için Ruslara karşı Çeçenleri kışkırttıklarını bunun karşısında da Rus şirketlerin siyasilerini kışkırtarak savaşın devam etmesini istediklerini söylüyorlar. En çok kendi aralarındaki anlaşmazlıkların olması umutsuzluğa düşürüyor. Çünkü burada ve başka yerde akraba bir millet gibi sorunsuz yaşamak istiyorlar. Siyasi haklarını elde etmeleriyle beraber kendi içlerindeki liderlik kavgasının da biteceğini söylüyorlar. Her şeye rağmen yılmayacaklarını burada da olsa hayata daha sıkı bağlanacaklarını ifade ediyorlar.
Faydalanılan kaynaklar ve yapılan okuma-araştırmalar:
*İ... B...-İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler öğrencisi
*Kafkas Vakfı ve idarecileri
*Kafkas Vakfı tarafından yayımlanan araştırma ve makaleler
*İnternet yoluyla ulaşılan haber ve bilgiler